Pazartesi, Aralık 23, 2024
spot_img
Ana SayfaDünyaEsedin "insan mezbahanesi": Sednaya Hapishanesi

Esedin "insan mezbahanesi": Sednaya Hapishanesi


Esed rejiminin onlarca yıldır demir yumrukla yönettiği Suriye’de bir ismi duymak, büyük bir korkuyu da beraberinde getiriyordu. Şam banliyölerinde kurulu, haftada 2 kez idamların gerçekleştirildiği ve çevresinde onlarca toplu mezarın yer aldığı Sedyana Hapishanesi, araştırmalara göre sadece 10 yıl içerisinde 30 ila 35 bin kişinin idam edildiği bir yerdi.


Müdürlerinin sadece Tartus ve Lazkiye’den seçilen bu karanlık zindan, çürümüş Baas iktidarının da en büyük göstergesiydi. Muhalifler Şam’a girdiğinde ilk ulaşmak istedikleri yer de burasıydı. Gizli zindanlarda hala onlarca yıldır kendisinden haber alınamayanlar bulunuyordu.


Kimisi hafızasını yitirmiş, kimisi konuşmayı unutmuştu.


 


Suriyeli muhalifler Şam kapılarına dayandığında, dünyanın gözlerinden uzak ancak derin dehlizlere sahip Sednaya Hapishanesi’nin hikayesi önemli gündem maddelerinden biri haline geldi. Baba Hafız Esed’den oğlu Beşşar Esed’e miras kalan bu zindan, rejimin kirlenmiş yüzünün en büyük göstergesiydi.


Kameralara yansıyan ilk görüntülerde ayakkabısı olmayan, elbiseleri yırtık, zayıf ve bakımsız binlerce insanın koşuşu görülüyordu. Kapıda yığılan insanlar, bir umudun peşindeydi. Zira bu hapishane Esed muhalifi binlerce kişinin tutulduğu yerdi.


Baba Esed’den oğluna miras: İnsan mezbahanesi


Hapishanenin hikayesi 1978’lere kadar uzanıyor. Sedyana Hapishanesi Tutuklu ve Kayıpları Derneği’nin yayınladığı rapora göre, dönemin Suriye hükümeti, Şam’ın yaklaşık 30 kilometre kuzeyindeki bir araziye el koydu ve hapishane inşa etmek için savunma bakanlığına devretti.

İnşaat çalışmaları 1981’den 1986’ya kadar devam etti. İlk tutuklu 1987’de geldi.


Suriyeliler tarafından “insan mezbahanesi” olarak tanımlanmasına rağmen, Sednaya’da yaşananlar hakkındaki çoğu şey hala bilinmiyor. Zira hapishaneye ne sivil toplum kuruluşlarının ne de uluslararası örgütlerin girmesine izin verildi. Ziyaretler hem askeri polisten hem de askeri istihbarattan izin gerektiriyordu.


Sednaya hakkındaki bilgiler ve yayınlanan raporlar, gardiyan ifadeleri ve eski mahkumların anlatımına dayanıyor.


 


2017’de Uluslararası Af Örgütü, hapishaneden kurtulmayı başaran 84 kişinin ifadelerine dayanarak, 3B modelleme ile Sednaya’yı anlamaya çalıştı. Eldeki tek veri ise, eski mahkumların hatırladıklarıydı.


Ortaya çıkan modeller tüyler ürperticiydi. Çalışmalar, mahkumları terörize etmek için tasarlanmış, sistematik işkence ve zorla kaybetmelerin yaygın olduğu bir yapıyı ortaya çıkardı.


Uluslararası Af Örgütü raporunda “Sednaya’da sorgulama yok,” diyor ve ekliyordu;


“İşkence bilgi edinmek için değil, aşağılama, cezalandırma ve küçük düşürmenin bir yolu olarak kullanılıyor. Mahkumlar acımasızca hedef alınıyor, kendilerini daha fazla dayaktan kurtarmak için ‘itiraf edemiyorlar.”


Beşşar Esed rejimi tarafından kısa süre önce işkenceyle öldürüldüğü anlaşılan kişilerin cesetleri. Fotoğraf: AA[Beşşar Esed rejimi tarafından kısa süre önce işkenceyle öldürüldüğü anlaşılan kişilerin cesetleri. Fotoğraf: AA]


Sednaya, 10 bin ila 20 bin tutukluyu barındırabilecek kapasitede iki ana binadan oluşuyordu. Tutuklular statülerine göre ayrıştırılıyordu. “Beyaz” bina, cinayet, hırsızlık, yolsuzluk veya askerlikten kaçma gibi suçlar nedeniyle tutuklanan askeri personeli barındırıyordu.


Sedyana Hapishanesi Tutuklu ve Kayıpları Derneği’ne göre, “kırmızı” bina ise güvenlik tutukluları için ayrılmıştı; yani “ifade ettikleri görüşler, siyasi faaliyetleri veya uydurulmuş terör iddiaları bahanesiyle” hapsedilen siviller ve askeri personel.


Rejimin yüzü: Ölüm kampı


İnsan hakları grupları ve mağdurlar, Sednaya’yı, özellikle 2010 yılında başlayarak bölgeyi etkisi altına alan ve Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin başında Esed rejiminin tüm vahşetini sergilediği bir “ölüm kampı” olarak tanımladı.


Esed rejiminin yıkılmasını isteyen protestolar 2011’in ilk aylarında neredeyse tüm Suriye kentlerine yayıldı. Rejim, protestolara silahla karşılık verdi. Meydanlarda öldürülen gençler, büyük bir tufanın habercisiydi.


Bu sırada Sednaya, gözaltılar, işkence ve infazlar için daha önemli bir yer haline geldi.

Uluslararası Af Örgütü’ne göre 2011-2015 yılları arasında 5 bin ila 13 bin arasında kişi asılarak idam edildi.


Sedyana’yı araştıran uluslararası gözlemcilere göre, infazlar düzenli olarak, genellikle Pazartesi ve Çarşamba günleri gerçekleşiyordu.


“Yetkililer, 3 dakikadan fazla sürmeyen sahte duruşmaların ardından kırmızı binanın bodrumunda toplu idamları gerçekleştirirdi.”


Ancak Esed rejimi sadece infaz etmekle yetinmiyordu. Bir şehirden diğerine giden bir yakınınızdan haber alamadığınızda, aklınıza ilk Sednaya gelirdi. Burası bir “ortadan kaldırma merkezi” olarak da çalışıyordu.


Öyle ki Birleşmiş Milletler (BM), 2011’den bu yana ülke genelinde 100 binden fazla Suriyelinin kaybolduğunu ve ailelerin sevdiklerinin kaderlerinden habersiz, acı içinde kaldığını tahmin ediyor. Birçoğunun Sednaya’da gözaltına tutulduğuna inanılıyor.


Sednaya Hapishanesi, Esed rejiminin vahşetinin ürpertici bir hatırlatıcısı olarak hala ayakta.

Kaybolan yakınlarını arayan binlerce kişi hala hapishanenin önünde arama-kurtarma ekiplerinden gelecek haberleri bekliyor. Zira karanlık dehlizlerde hala birilerinin olduğuna inanılıyor.


Esed rejimi, yıllardır demir yumrukla yönettiği Suriye’de, kendisi için büyük bir korku duvarı örmüştü. Bu duvarın en büyük halkası ise Sednaya’ydı.


30 yıldan fazla yönettiği ülkede bugün resimleri yırtılan ve halk arasında isminin lanetle anıldığı isim Hafız Esed döneminden bu yana, her kesimden binler insan Sednaya’da işkence gördü, idam edildi.


Rejim muhalifleri, Filistinliler, yabancı öğrenciler ya da misafirler…

Esed’in “insan mezbahanesi”: Sednaya Hapishanesi


Yiten hafızalar…


İdam edilen veya ortadan kaldırılanların haricinde bir grup daha vardı. Rejimin kokuşmuş yüzünün kapıları açıldığında binlerce insan eşine, dostuna, akrabasına koşarken bazıları hareketsizdi. Ne diyeceklerini bilmiyorlardı. Kime seslenecekleri akıllarına gelmiyordu.


Tıpkı 1986’da, henüz 17 yaşındayken ortadan kaybolan Ürdünlü Usame Bataniye gibi. Suriyeli muhalifler onu Sednaya’nın zindanlarından birinde hareketsiz halde buldu. Hatırladığı tek şey doğduğu şehirdi.


Yemenli bir mahkum ise Suriye’ye şifa dağıtan bir doktor olarak gelmişti, Esed rejimi onun da hafızasını çalmıştı.


Battaniyeye sarılmış, yavaş yavaş sallanan Lübnanlı Samir Dandal da hafızasını Sednaya’da bırakanlardan biriydi.


Muhaliflerin Şam baskını, haftada iki gün gerçekleştirilen ve 50-60 mahkumun idam edildiği saatlere denk gelmişti. Hapishaneden büyük bir sevinçle çıkan bir mağdur;


“Yarım saat sonra ben ve arkadaşlarım edilecektik”


Bu örnekler sadece birkaç günde ortaya çıkanlar. Muhtemelen önümüzdeki günlerde Esed rejiminin Sednaya vahşetinin her aşaması gün yüzüne çıkacak. Kimyasal silahlar, varil bombaları ve vahşi kuşatmalarla binlerce insanın kanına giren rejimin peşini Sednaya da bırakmayacak.

İLGİLİ HABERLER

POPÜLER HABERLER