Pazartesi, Aralık 23, 2024
spot_img
Ana SayfaKıbrısMeclis’te Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülüyor

Meclis’te Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülüyor

Meclis Genel Kurulu’nda 16 milyar 700 milyon 959 bin TL’lik Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülüyor.

Eğitim Bakanlığı bütçesiyle ilgili ilk sözü alan CTP Milletvekili Fikri Toros, eğitimin barış ve demokrasinin ön koşulu olduğunu belirterek, Kıbrıs Türk toplumunun geleceğindeki en önemli etkenin eğitim olduğunu söyledi.

Ülkede eğitimin ve siyasetin özgürleşmesinin önünün açılması gerektiğini ifade eden Toros, aklın özgürleşmesinin de demokrasinin vazgeçilmezlerinden olduğunu kaydetti. Toros, hiçbir toplumun aklı özgürleştirmeden toplumsal mutabakata varamayacağını savundu.

Eğitimin birinci amacının gelecek kuşakları çağa uyumlu yetiştirmek ve iyi birer üretici ve tüketici olmalarını sağlaması yanında toplumsal sürdürülebilirliği sağlamak olduğunu belirten Toros, siyasal süreçteki sorumlulukların da bireylere eğitimle verildiğini söyledi.

Toros, eğitim bütçesinin en büyük kalem olmasına rağmen bugünkü nüfusa yetmeyeceğini belirterek, kültürel anlamda bu bütçeye nelerin dahil olduğunu sordu.

Toros, şu an farklı ülkelerden gelen öğrenciler olduğunu bunların bazılarının öğretmenleriyle bile iletişim kuramadığını söyleyerek, “Bu çocuklar için, Türkçe bilmeyen çocuklar için gerçekten bir şey yapılıyor mu? ” diye sordu.

Konteyner ve çadır sınıf sorunlarını çözmek için bütçede kalem ayrıldığını görmediğini belirten Toros, bir ülkenin ekonomik kalkınmasının bireysel kalkınmasıyla mümkün olduğunu, eğitimin tesadüflere bırakılamayacağını vurguladı.

Eğitim sisteminin yeterince denetlenmediğini, etkin denetimin eksik olduğunu ifade eden Toros, “Denetim, başarıya giden yoldan sapılmaması için yapılan bir uygulamadır” dedi.

CTP Milletvekili Toros, ülkede on binlerce yabancı işgücü varken yurttaşların iş bulamamasının eğitimdeki plansızlıktan kaynaklandığını belirterek, mesleki teknik eğitimin arttırılmasının ve iş piyasasıyla uyumlu hale getirilmesinin önemine değindi.

Yükseköğrenimin sektör olarak nitelendirilmesinin yanlışlığına işaret eden Toros, “Sürdürülebilir olmasındaki en büyük engel bu bakış açısıdır” dedi. Toros, yükseköğrenimde atılması gereken adımlara değindiği konuşmasında, kabul koşullarının belirlenmesinin bu konuda atılacak adımlardan biri olduğunu hatırlattı.

Toros, ülkede yaşanan kaçak insan ve sahte diploma gibi sorunların da yükseköğretimle alakalı olduğunu düşündüğünü belirterek bu sorunların engellenebilmesi için neler yapılabileceğini sıraladı.

Yaşanan sorunların ardından YÖDAK ve denetleme konularında neler yapıldığını soran Toros, YÖDAK’ın denetleme raporlarının Meclis’e gelmemesini de eleştirerek bu konuda yaşananların ne gibi sorunlar yarattığını anlattı.

Toros, eğitim sisteminin evrensel değerlerde uzmanlaşmış kişilerle reformlar yapılmasının aciliyetine değindi.

CTP Milletvekili Filiz Besim, ülkenin en önemli sorunlarının başında nüfusu bilememenin geldiğini, bunun da sağlık, eğitim, trafik gibi konularda kamusal hizmetlere engel olduğunu kaydetti.

Besim, 6 Şubat depreminin çok şey öğrettiğini, 127 okulun depreme dayanıklı hale getirilmesi için fon oluşturulduğunu ancak sadece 19 okulun güçlendirildiğini söyledi.

Eğitim Bakanlığı’nın kaynak sıkıntısı çektiği noktalarda iş insanlarından ve yerel yönetimlerden destek aldığının da şeffaf şekilde açıklanmasını istedi.

Hangi belediyenin kaç derslik için ne kadar para harcadığını açıklayan Besim, bu rakamların başka kurumlara da motivasyon sağlaması için açıklanması gerektiğini söyledi.

Besim, 80 civarında öğretmen eksikliği olduğunu, en çok da kalifiye öğretmen sıkıntısı çekildiğini duyduğunu ifade ederek, “Atamaların bile siyasi bir popülizm sonucu ilk kez bir hafta geç yapıldığını” belirtti.

Filiz Besim, müfredatta, yerel öğelere daha çok yer verilebileceğini, bu sayede de çevre, trafik gibi konularda bilincin arttırılabileceğini söyledi.

Besim, sınav odaklı eğitim sistemi tartışılırken okullardaki eksikliklerin giderilmesi için okul aile birliklerinin kaynak kurumlar olarak görülmesini eleştirdi.

Kamusal alandaki devlet okullarının daha iyi eğitim verilmesi sağlanmadıkça, özel okul- devlet okulu arasındaki uçurumun çoğaldığını kaydeden Besim, akran zorbalığı gibi konularda kaygıların önüne geçilemeyeceğini söyledi.

Tam gün eğitime geçilmesinin şu anki altyapıyla mümkün olmadığını herkesin gördüğünü ancak düzeltmek için neler yapıldığını bilmediklerini belirten Filiz Besim, yabancı ülkelerden gelen çocukların uyum sağlamasını kolaylaştırmak için de neler yapıldığını sordu.

Yükseköğrenimin sektör değil alan olması gerektiğini savunan Besim, ülkenin tanınırlılığını sağlayacak bu devasa alanın devlet kontrolünde olması gerektiğini vurguladı.

Ülkede yaklaşık 105 bin öğrencinin 22 üniversiteye kayıtlı olduğunu aktaran Besim, bu kişilerin ekonomiye sağladığı katkıya da işaret ederek, yıl içinde yaşanan krizlerin denetim sağlanamadığını kanıtladığını belirtti.

Besim, diploma skandalının ardından yapılması gerekenleri sıralayarak, bunların ne kadarının hayata geçirildiğini sordu. YÖDAK’la ilgili sorunlara da örnekler veren Besim, bu bütçeyle herhangi bir sorunun çözülebileceğine inanmadığını söyledi.

Üniversitelerde yapıldığı söylenen denetimlerin raporlarının niye Meclis’e gelmediğini, sahte diplomayla gündeme gelen okullara ve bölümlerine ne gibi yaptırımlar getirildiğini soran Filiz Besim, uluslararası gözlemci üyeliklerin iptal edilmesi konusunda da neler yapıldığını sordu.

Ülkede 8 diş hekimliği, 9 tıp fakültesi izni olduğunu hatırlatan Besim, bu izinlerin dünya ortalamasının çok üzerinde olduğuna işaret ederek bunun gelecekte yaratacağı sorunlara dikkati çekti.

Besim, bu fakültelere girişte birtakım kriterler olması gerektiğini vurgulayarak, eğitimdeki kalitenin ancak bu şekilde olabileceğini söyledi.

Her yıl yükseköğrenimin amiral gemisi sayılan DAÜ bütçesinde neden bunca sorun yaşandığını anlayamadığını ifade eden Besim, akademisyenlerin özlük hakları için bile herhangibir çalışma yapmayanların, ömrünü bilime adamış insanları “niye haşladığına” anlam veremediğini vurguladı.

CTP Milletvekili Sami Özuslu da, sosyal devletin iki temel direği olan eğitim ve sağlık alanında KKTC bütçesinin genelinden daha az pay alarak “asosyal devlet” olduğunu kanıtlarken, Cumhurbaşkanı’na oturduğu yerden neden herkesten fazla para ayrıldığını sordu.

Cumhurbaşkanlığı’nın yeni binaya taşınmasıyla öngörülen giderlere değinen Özuslu, “381 milyonluk bu külfetle ülkeye birkaç okul daha kazandırabilirdik” dedi.

Özuslu, yükseköğrenim kurumlarındaki maaşlar üzerinden yapılan yatırımların komikliğine işaret ederek, bu alandaki denetimlerin de bakanlığın sorumluluğunda olduğunu söyledi. Özuslu, AÖA barem uygulamasının özel sektöre uygulanmasını önerdi.

Geçen yıl 30 bin civarında nerde olduğu bilenmeyen öğrenci varken şimdi de bu sayının 15 bin olarak kayıtlara geçtiğini belirten Özuslu, bu rakamların da bakanlık, YÖDAK’la muhaceretin gerektiği gibi koordine olamadığını kanıtladığını ifade etti.

Özuslu, geçen yıl ön izin süresi biten 12 yükseköğretim kurumunun kapatılacağını söyleyen Bakan Çavuşoğlu’na, bu kurumların ne olduğunu sordu.

Sami Özuslu, kamuda kademe ilerlemesini sağlayan diplomaların gerektiği gibi denetlenip denetlenmediği hakkında da bilgi istediği konuşmasında, eğitimin iyiye gitmediğini söyleyerek, eğitimde bir barış sürecinin sağlanması için çalışma yapılmasını önerdi.

DP Girne Milletvekili Serhat Akpınar da konuşmasında, bütçe döneminde halka hizmet için emeği geçen herkese ve muhalefete akılcı eleştirilerinden dolayı teşekkür etti, ülkeyi ve halkı çok daha iyi noktaya taşıma arzularını dile getirdi. Akpınar, ortak kabiliyet ve saygı çerçevesinde halk ve ülke için çalışmaları gerektiğini ifade ederek, toplumun tüm kesimlerine eşit hizmet vermeleri ve sonuç odaklı politikalar geliştirmeleri gerektiğini kaydetti.

Devlet kurumlarının kazanma odaklı, piyasayı dengeleyen bir şekilde çalışması gerektiğini ifade eden Akpınar, Yükseköğretim Yasası ve diğer yasaların geçirilmesi, hayat bulması gerektiğini, ayrıca yükseköğretim alanının geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

Milli Eğitim Bakanlığı vizyon hareketinin bir an önce hayata geçmesini isteyen Akpınar, eğitim veren üniversitelerden araştırma yapan üniversitelere geçilmesinin önemine değindi.

Pasif öğrenci sayılarının sadece bu yıl söz konusu olmadığını, daha uzun yılları kapsayacak verilere dayandığını savunan Akpınar, bir süredir üniversitelerin bazı ülkeler tarafından tanınmadığını söyleyerek bu konuda yetkililerin adım atmasını istedi.

Çevre Yasası’nın güncellenmesinin ve hayata geçmesinin elzem olduğunu, nüfus bilinmeden çevreye verilen zararın da bilinemeyeceğini söyleyen Akpınar, eğitimin; çevre, turizm, trafik ve toplumu ilgilendiren tüm konular için önem arz ettiğini vurguladı.

Akpınar, çevre konusunda yapılan çalışmalara örnekler vererek, Meclis İç Tüzüğü’ndeki yoruma açık maddeler için de bir an önce çalışma yapılmasını talep etti.

Bankalar Yasası’yla ilgili gerekli değişikliklerin yapılmasını ve 5G ile ilgili süreçte destek vermeye hazır olduklarını belirten Akpınar, koalisyon ortağı olarak halkın refahı için yapılacak tüm çalışmalara katkı koyacaklarını söyledi.

Tüm halkın yeni yılını kutlayan Akpınar, Sami Özuslu’nun pasif/aktif öğrencilerle ilgili sorularını yanıtladı.

İLGİLİ HABERLER

POPÜLER HABERLER