Colorado Boulder Üniversitesi’nde yürütülen ve 1.000’den fazla ikiz üzerinde yapılan araştırma, bebeklikte yapılan basit testlerin bile 30 yaşındaki bilişsel becerileri tahmin edebileceğini gösterdi.
Araştırmacılar, bebeklerin 7 aylıkken verdiği tepkilerden –örneğin yeni oyuncaklara olan ilgisi veya dikkat süresi– yola çıkarak, yıllar sonraki zeka testleriyle anlamlı bağlantılar kurdu.
En büyük ipucu: Yeniye merak
Araştırma, “yeniliğe ilgi” (novelty preference) ve “göreve odaklanma” (task orientation) gibi davranışların, ileriki yıllardaki bilişsel performans için en güçlü göstergeler olduğunu buldu.
Bebeklerin oyuncak tercihleri bile yıllar sonra yapılacak IQ testlerinin sonucunu yaklaşık yüzde 13 oranında tahmin edebiliyor.
Ancak uzmanlar bu verilerin zekanın sabit olduğu anlamına gelmediğini, sadece beyin gelişiminin ne kadar erken başladığını gösterdiğini vurguluyor.
İkizler üzerinden yapılan bu uzun soluklu araştırma, zeka gelişiminde hem genetik hem çevresel faktörlerin rol oynadığını kanıtladı.
Genetik etki çocuklar büyüdükçe artarken, araştırma özellikle ilk bir-iki yıldaki çevresel etkilerin yetişkin zekası üzerinde yüzde 10 oranında kalıcı bir etki bıraktığını ortaya koydu.
Yani okul öncesi dönem bile, bir bireyin ileriki yaşamını şekillendirmede kritik rol oynuyor.
Erken eğitim demans riskini azaltabilir
Çalışmanın yazarlarından Prof. Chandra Reynolds, bulguların yalnızca okul başarısı veya iş performansı için değil, yaşlılıkta görülen demans gibi hastalıkların riskini anlamada da önemli olduğunu belirtti:
“Bilişsel yaşlanma ömür boyu süren bir süreçtir. Güçlü bir erken eğitim temeli, beyin rezervini korumaya ve yaşlanmayla gelen düşüşü geciktirmeye yardımcı olabilir.”
DNA’dan zeka tahmini mümkün mü?
Araştırmada ayrıca, kişilerin DNA’sına dayalı olarak oluşturulan “poligenik zeka puanı” da test edildi. Bu puan, binlerce genetik varyantın etkisini tek bir sayıya indirerek kişinin genetik zeka eğilimini yansıtıyor.
Araştırma, bebeklikte yapılan test sonuçları ile bu genetik puanlar arasında çarpıcı bir uyum olduğunu gösterdi. Bu da genetik verilerin, zeka gelişimi araştırmalarında giderek daha etkili bir araç haline geldiğini ortaya koydu.